Dergi Yazıları
MBTI-Enneagram Bağlantısı (2.Sayı)

MBTI-Enneagram Bağlantısı, Korelasyonlar ve Sezgi:MBTI-Enneagram Etkileşimi Üzerine Bir Çalışma

Yazarın Notu:

Yazıda sırasıyla MBTI ve Enneagram korelasyonundan, sezginin tanımından, bulduğumuz MBTI ve Enneagram bağlantısından, bu bağlantının hayatımıza iyi/kötü nasıl etki ettiğinden, belki şu ana kadar anlamlandıramadığınız ama bir şeylerin yanlış gittiğini düşündüğünüz kötü etkilerin çözümlerinden ve sonrasında da gerçek hayatta karşılaştığımız örneklerden, bunların çözümlerinden, bahsedilmektedir. İyi okumalar..

Giriş

Konu MBTI olduğunda bir şeyler her zaman eksik ve/veya belirsiz kalmaktadır. Bunun başlıca sebepleri arasında MBTI’ın kaynaklarının yeterince net bir biçimde, herkesin erişebileceği şekilde ortada olmaması sayılsa da MBTI’ın “ne” olduğunun bilinmiyor olması da büyük bir etkendir.

MBTI, psişede işleyen bilişsel hareketlerin iskeletidir. Herhangi bir davranış ya da kişilik özelliği barındırmadığı gibi bir davranışın sebeplerini de çoğu zaman açıklamaz. Asıl odaklandığı nokta, psişede bilginin “nasıl” algılandığı ve yargılandığıdır. Bu tanımlar kulağa her zaman çok tanıdıktır lakin bazı kelimelerin anlamlarının bilinmemesi ve öğrenilmeye tenezzül edilmemesi hep sorun çıkartır. Bu küçük sorunlar da bizi -en basit haliyle- sadece his odaklı verileri alma ve yargılama aracını, Enneagram 4 gibi bir tiple doğrudan bağlayan sonuçlara çıkarır. Halbuki bu, kesinlikle yanlış bir bağlantıdır. Fi, işin içine Enneagram dahil olduğunda Enneagram 4’ün nasıl işlendiğini anlatmaktan fazlasını veya azını yapmayacaktır.

Bu noktada Fi tanımına karşı çıkacak insanlar olacaktır. Onlar için “hissel bilgilerin nesneden soyutlanarak özneyle bağdaşması” gibi bir tanım da bizi aynı yere iletecektir. Fakat “psişe” ve “biliş” kavramlarını yanlış oturtmuş insanlardan böyle bir cümleyi anlamalarını beklemek ikiyüzlülük olacaktır.

Ancak MBTI ve Enneagram arasında reddedilemeyecek bir bağlantı olduğunu da kabul etmek şarttır. Her ne kadar bu bağlantı fonksiyon-tip eşleştirmesi şeklinde olmasa da elbette ki varlığı tartışılmazdır. Bu bariz bağlantı, aslında, bizim icat ettiğimiz bir şey değil. Göz önündekini ortaya çıkarıyoruz. Elmalar Newton’dan önce de yere düşüyordu fakat yer çekimini Newton’ın bulmasının bir sebebi vardı, öyle değil mi?

Her şeyden önce, MBTI ve Enneagram’ın ne olduğunu tartışmakta fayda vardır. MBTI, yukarıda da belirttiğimiz gibi, insanın veri işleme mekanizmasını açıklamaya yarayan bir tipolojidir. Bilişsel dünyada, bilişsel araçlar kullanır. (Tam da bu noktada “Biliş nedir?” sorusu akıllara cereyan etse de bunu burada tanımlamayacağız.) Fonksiyonlar, bu bağlamda, bir hücrenin organelleri gibidir: İş yaparlar. Hiçbir zaman size bir kişilik sunmazlar. Sadece psişenizdeki trafiği sağlarlar, yönetirler. Gelen verileri algılar, yargılar, bir sisteme oturtur, dışarıya açar... Ancak nasıl davranacağımızı belirtmez. Davranışı yaratan iradeyi kurgular (Jung, 2022) ve bunun üstünde çalışır. Dolayısıyla sürekli insanlara yardım etmek veya dürtüsel olmak MBTI çerçevesinde bir anlam ifade etmeyecektir ancak size “nasıl” yardım eder veya “nasıl” dürtüseldir sorularının cevaplarını verecektir.

Enneagram ise -MBTI’ın aksine- motivasyonları, korkuları, güçlü ve zayıf yönleri belirtir. Hatta bunları belirtmekle kalmaz; Naranjo’ya göre insanın içsel bilgeliğine erişmesine yardımcı olur, Palmer’a göre ise insan ruhunun bir haritasıdır. MBTI ile yadsınamaz benzerliği şudur ki ikisi de davranış odaklı bakılmayı kaldıramaz. İnatla davranışsal bakıldığında ise sizi yanıltır. Kişiliğin, belki de ruhun, en ücra köşelerine bakmanızı sağlayan bu tipoloji; “Bunlar çok saftır.” gibi cümlelerden kesinlikle fazlasını hak etmektedir. Bu gibi davranış kalıpları, Enneagram gibi derin köklere sahip bir tipolojiyi hem kısıtlamakta hem de tahrif etmektedir.

Enneagram ve MBTI arasında “korelasyon” olarak adlandıramayacağımız bir etkileşim vardır. Nispeten popüler olan görüşlere göre doğrudan olduğuna inanılan bu korelasyonun hem temelleri sıkıntılıdır hem de terim gerekliliklerini yerine getirememektedir. Üzücü olan kısım ise bunun sebebi tipolojilerin tanımları veya yanlış anlaşılmaları değildir, insanlar kullandıkları terimlerin anlamlarını bilmemektedir. Bu sebepten ötürü, yazımızın bu aşamasında korelasyon kelimesini tanımlamak bize düşen bir görevdir.

Korelasyon; istatistik biliminin konusu olan ve psikoloji, biyoloji gibi bilim dallarından tutun ülkelerin yaptığı hesaplamalarda dahi kullanılan bir araştırma yöntemidir. İki rassal değişken arasındaki doğrusal ilişkinin yönünü ve gücünü belirtir. Yani, en iyi ihtimalle, MBTI ve Enneagram arasında bir korelasyonun varlığından bahsetmek için deney grubu oluşturulması gerekmektedir. Böyle bir deney grubunun olmamasını geçtik; MBTI ve Enneagram gibi ölçülemeyen sistemlerde oluşturulması zor olan bu deney grubu, eğer ön kabullü bir şekilde oluşturulmuşsa gerçeği yansıtmayacaktır.

Gerçekten korelasyon olup olmadığını tespit etmek için “r (Product- Moment Correlation Coefficient)” değişkeni tanımlanmış olmalıdır. Ancak şu zamana kadar nedensellikten ileriye gidememiş bu varsayımlar hem birçok sıkıntı çıkarmaktadır hem de Jung’un bahsettiği “psişik yalıtma”dan (Jung, 2022) öteye gidememektedir. Korelasyon dendiğinde belirli MBTI ve belirli Enneagram tipleri arasındaki orantıdan bahsediliyor olunmalıdır. Sıklıkla tekrar ettiğimiz “X tipinin Y olması nadir olabilir ama imkansız değildir.” sözleri de bundan kaynaklanmaktadır. “Enneagram 9 duyusaldır, ENFP tipi ise sezgiseldir. O halde, MBTI tipi ENFP olan biri Tip 9 olamaz.” gibi tümevarımlar maalesef ki öznel ve yanıltıcıdır.

MBTI ve Enneagram birbirlerini doğrulamaz, birbirlerini kullanırlar. MBTI tipi, Enneagram tipinin verilerini taşır ve işler. Enneagram tipi, MBTI tipini kendisi için bir dil olarak kullanır. Dolasıyla “Enneagram 4 çok duygusaldır, bir ENTP ise Fi blind’dır. Bu yüzden ENTP 4 olamaz.” cümlesi yerine “ENTP 4, Enneagram 4 özelliklerinin ENTP araçları üzerinden aktarılmasıdır.” demek daha doğru olacaktır. Bu düşünülememiş olsa bile ne Enneagram 4 duygusallığa eşittir ne Fi fonksiyonunun tam manası duygusallıktır ne de Fe’nin özne kayıplığı “duygular yok” demektir. Yazının ilerleyen kısımlarında bu bölümün detaylarına ve MBTI-Enneagram bağlantısına dönüş yapacağız fakat önce sezginin ne olduğunu anlamamız gerekmektedir. Çünkü sezgi bu bağlantıdaki en kritik yerdir.

Sözlükte, “Gerçeğin deneye veya akla vurmadan doğrudan doğruya kavranması.” olarak tanımlanır. Bu bizim literatürümüzde de geçerli bir tanım olmakla birlikte kendine has bir başlıktır. İngilizce’de “intuition” olarak çevirilen sezgi, Latince’de “Bir şeye bakmak veya bir şeyin içine bakmak.” anlamına gelen “intueri” kelimesinden gelmektedir (Jung, 2019).

Sezgi, her zaman çevrede “olmayan”ı algılamaya yöneliktir. Kompleks bağlantılar ve sık çağrışımlarla oluşur. Gerçeğin üstünü arar. Jung sezgi için “Algılara bilinç dışı bir yolla aracılık eden işlev” kelimelerini kullanır (Jung, 2019). Ve burada bahsedilen sezgi, MBTI’da karşılaştığımız Ne ve Ni fonksiyonlarıdır. Ni, bilinç dışı dünyayı anlar; Ne ise bilinç dışı dünyayı inşa eder (Jung, 2019). Bu sayede beraberce bilinç dışında ilerler ve keşif yaparlar. Halı altına süpürülmüş düşünceleri, unutulması gerekenleri ortaya çıkarır ve anlamları görürler.

Sezginin kaynağı -Jung alıntısında değindiğimiz gibi- farkında olunmayan ama depolanan onlarca verinin olduğu bilinç dışıdır (Jung, 2022). Bu anlamda öğrenilen, öğrenildiği bile fark edilmeyen ve kişilik sanılan alışkanlıkları oluşturur. Hal böyle olunca da bu alışkanlıklar kişilik sanıldığı için değiştirmek reddedilir ancak bunların hayata yansıma şekillerine hakim olunur. Helen Palmer bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Sorunlarımız konusunda uyanık durumdayız, ancak bu psikolojik kaygıları destekleyen verileri hangi yollardan topladığımız konusuna gelince aynı şeyi söyleyemeyiz.” (Palmer, 2014). Palmer’ın dediği gibi buradaki verilerin kaynağı bilinç dışıdır, yani sezgi yoluyla gelirler.

Böyle düşününce sezgi, sezgisel insanlar için kullanması oldukça güç bir işlevdir. Çünkü birine eğer “intuitive” diyorsak bu, o kişinin sezgi fonksiyonunu bilinçte kullandığı anlamına gelir (dom veya aux) ancak sezginin bütün kaynakları bilinç dışındadır ve bilinç, bilinç dışı kadar çok bilgi işleyemez. Haliyle sezgiyi bilince taşımak oldukça güçtür.

Bu anlamıyla sezgi fonksiyonları bilinç dışının köprüleridir ve sezgi bilinç dışını kontrol eder, denilebilir. Palmer’ın bahsettiği biz farkında olmadan toplanan ve kişiliğimizi oluşturduğuna inanılan veriler, Ne ve Ni fonksiyonları üzerinden ilerlemektedir ve biz, kişiliğimizi oluşturduğunu sandığımız alışkanlarımızın örüntülerine “Enneagram” deriz. Bu sistemi özetlemek gerekirse; bilinç dışı bilgiler toplanır ve kişilere bazı zararlı/yararlı alışkanlıklar kazandırır, kişiler bu alışkanlıkları “kişilik” olarak tanımlar ve daha sonrasında bilinç dışının topladığı bilgiler Ne veya Ni üzerinden geçerler, bu alışkanlıklar da Enneagramımızı oluşturur.

Bahsi geçen sezgisel bağlantı üç farklı elekten geçmektedir. Bu eleklerden nasıl geçileceğini Ne ve Ni işlevleri belirlemektedir: Ya Zihinsel (5, 6, 7) ya Duygusal (2, 3, 4) ya da Fiziksel (8, 9, 1) eleklerden bahsediyoruz. Bu da sezginin bazı kalıplar altında kısıtlandığı anlamına gelmektedir. Naranjo’nun direkt olarak sezgi hakkında açıklamaları olmasa da Naranjo da Palmer da Enneagram tiplerine bağlı olarak sezginin kullanıldığından bahseder. Mesela, bir odaya girdiğinizde -yukarıda da tanımını yaptığımız gibi- siz farkında olmadan bilinç dışınız verileri işlemeye başlar (Jung, 2022) ve siz farkında olmadan o odanın durumunu anlamlandırmaya çalışır ama bu anlamlandırmalar önce Zihinsel, Duygusal ya da Fiziksel elekten geçer. Bizim aslında dümdüz ve kısıtlanmadan almamız gereken veriler kendi Enneagramımıza bağlı olarak sınırlandırılır (Jung’un ağaç örneği aynı zamanda buna da çok güzel bir örnektir.). Enneagram’ın çalışma prensibi de buna dayanır. Enneagram tiplerinin detayına girmeyeceğiz ama basit bir örnek olarak, Tip 6’ların bir odaya girdiğinde -farkında olarak ya da olmayarak- tehditlere odaklanması verilebilir. Lakin burada şu ufak hataya düşmemek gerekmektedir: Biz her Enneagram tipinin alışkanlıklarına tecrübelerimiz doğrultusunda az çok sahip olabiliriz. Alışkanlıklarımızın en yoğun olduğu Enneagram tipine asıl (çekirdek “core”) Enneagram tipi denir. Aslında Enneagram tiplemelerinde de asıl yapılmaya çalışılan baş özelliğin bulunmasıdır. Her ne kadar olduğumuz tip dışındaki Enneagram tiplerinin sorunlarını göz ardı etsek de genel sorunumuz bizim olduğumuz tiple ilgilidir çoğu zaman. Enneagram’ın bu tarz negatif özelliklere odaklanmasının sebebi de biraz bundan kaynaklanmaktadır. Ufak bir özetle, dokuz tipin en hasarlı yönlerinin tam terslerini ele alabiliriz. Bunlara o tiplerin “erdemleri” desek de aslında bizim pozitif bir enneagram tipimiz de vardır lakin bunun kullanılmamasının sebebi yeterince ayrıştırıcı olmamasıdır. Bu konuda daha fazla detaya inmeden konumuza geri dönersek baş özellik hakkında Gurdjieff’in şöyle bir sözü var:

“Şu kişi var ya, onun en büyük özelliği asla evde olmaması... Bu her zaman böyle olduğun anlamına gelmiyor ama çoğu zaman hiç evde olmuyorsun.” (Palmer, 2014).

Enneagram tipi de aslında bu sayede bulunabilmektedir: kişinin baş özelliğine bakılarak. Baş özelliği sorguladıkça, sebeplerine indikçe Enneagram tipine yaklaşılmış olunur. Tüm baş özellikler ana Enneagram tipinden elementler barındırmaktadır.

Bahsi geçen Enneagram-MBTI bağlantısı, sadece Enneagram tiplerinin nasıl çalıştığını belirtmez ya da bu yazının konusu “korelasyon”ların olmadığını anlatmak değildir. Bahsi geçen bağlantı, hayata dair örüntülerden birini sistemleştirecek kadar kapsamlıdır. Hayatın çok içindeki bu örüntünün sistemleşmesi, insanların sıkıntılardan daha kısa sürelerde ve sağlıklı bir şekilde kurtulmasına yardım edecektir.

Girişi bitirdiğimize göre artık ana konuya geçebiliriz. Aşağıda MBTI-Enneagram Döngüsü’nün yol haritası verilmiştir.

MBTI-Enneagram Döngüsü

Döngünün dönemleri ve aşamaları aşağıda verilmiştir.

  • 1- Sezgi Tıkanması
  • 2- Açılma Dönemi
    • Arayış Aşaması
    • İlerleyiş Aşaması
    • Bitiş Aşaması
  • 3- Akış Dönemi

İnsanların hayatlarının “Buhran Zamanları” olarak tanımladıkları vakitlerinde önce sezgilerini kaybettiklerini, daha sonra ise sırasıyla Enneagram’ın tanımladığı sıkıntılarla karşılaştıklarını ve bu macerada sezgilerini geri bulana kadar sıkıntıları çözemediklerini gözlemledik. Geri kazandıkları anda çözüm yollarını görebiliyor ve sağlam kararlar alarak güzel bir ödül dönemine giriş yapıyorlar. Bu döngüdeki anahtar kelime “Sezgi Tıkanması” olacaktır.

Bu çalışma için hazırladığımız deney grubunun üyelerinin tamamının Buhran Zamanı tanımladığı kaydedildi ancak %5 gibi bir azınlığın sezgilerini kaybetmeyerek sorunları en baştan çözdükleri gözlemlendi. Yukarıda da bahsi geçtiği gibi bunun sebebinin sezgi fonksiyonlarının Enneagram’ın öngördüğü sıkıntıları kontrol ediyor olmasıdır. Çalışmanın sonunda incelenen bazı insanların raporlarına ulaşabilirsiniz.

1. Sezgi Tıkanması

Yazının başında da bahsedildiği gibi sezgi herkes için oldukça önemli bir kavramdır. Lakin bazı durumlarda bunun kullanımı kısıtlanabilmekte veya kullanılmama noktasına gelmektedir. Aslında bir şekilde ister istemez davranışlarımız/düşüncelerimiz sezginin tıkanmasını engellemek üzerine ilerlemektedir, hayatımızda hiçbir sorun yokken kendi kendimize sorun yaratmamız buna bir örnektir. Her şey iyiyken düşündüğümüz bu sorunların temeli, kendimizle bağlantımızı koparmamaktır. Özellikle de kendi sezgimizle. Bununla bağlantılı olarak uyaranlar da bizi daha fazla etkilemeye başlar. Palmer bu durumu şöyle açıklıyor: “Sezginin öğrencilerin yaşamı için hem bir yük hem de bir lütuf olduğu durumları gördüm. Ayrıca, öğrencilerin zihinlerini meşgul eden tasalarla sezgisel bağlarını koparmamak için farkında olmadan sıklıkla ve başarılı bir şekilde dikkatlerini kaydıklarını da gördüm.” (Palmer, 2014). Burada da söylendiği gibi eğer siz Tip 4 iseniz, sezginizle bağlantınızın kopmaması için farkında olmadan Tip 4 konuları üzerinden kendinize sorunlar üretirsiniz. Dediğimiz gibi bunun en önemli sebebi bizim kendi içimizdeki sezgi bağlantısını kaybetmemektir.

Bu bağlantının kaybedildiği ölçüde sorunlar üretilir. Karşılaştığımız en küçük sezgi tıkanıklığına; deney grubundan bir Tip 5’in matematik öğrenmek üzerine sezgisini, matematiğin anlamsal ve örüntüsel boyutundan matematiği yapabilitesini ve yetersizliğini öngörmeye çekmesi örnek verilebilir. Elbette bu tarz sorunların kaynağı her zaman kişi değildir ancak buradaki en önemli konu, herkesin odaklandığı noktaların farklı olmasıdır. Yani sırf siz sezginizi kullanmıyorsunuz diye başınıza kötü şeyler gelmemektedir, siz sezginizi kullanmadığınız için sorunun spesifik kısımları sizin çok daha fazla gözünüze çarpar ve çözemezsiniz. İster karma, ister kader, isterseniz de algı deyin, insanların sezgileriyle bağlantısı koptuğunda bu sorunları yaşamak ve çözmek zorunda kalmaktadırlar. Zaten alışkanlığa dayalı duygu ve düşüncelerimiz de Enneagram’ımızı oluşturduğu ve bir noktada sezgimizi tek bir yere yönlendirdiği için bu oldukça normaldir. Bu kısıtlamalardan kurtulduğunuzda Enneagram sorunlarınız azalmaya başlamaktadır. Bir Tip 6’nın sadece tehditleri düşünmek yerine sezgilerini genişleterek farklı öngörüleri görmeye başlaması örnektir. Sonrasında yaşananlar ise maalesef ki bu yazının konusu değil. Bu yazının konusu olsaydı “Dikkatimiz, alışkanlığa dayalı düşünce ve duygularımızdan kurtulduğunda, yan etki olarak sezgi ortaya çıkacaktır.” (Palmer, 2014) derdik lakin konumuz bunun tam tersi. Bir düşünceye saplı kaldığımızda sezgi ortaya çıkamaz. Bu da bizi alışkanlığa dayalı duygu ve düşüncelere itmektedir. Bu cümlenin tipoloji çevirisi şudur: Sezgi fonksiyonu usulünce kullanılmazsa eğer kişi Enneagram tipine itilir. İlk aşama budur. Sezgi fonksiyonunu kullanamamak. Her şey böyle başlar.

2. Açılma Dönemi

Bu dönem üçe ayrılır. Arayış Aşaması, İlerleyiş Aşaması ve Bitiş aşaması.

a. Arayış Aşaması

Bu aşamanın genellikle hayatımızı etkileyen bir olayla başlamasının sebebinin çok temel bir açıklaması vardır. Sezgi tıkanıklığı yaşayan kişinin kendi kendisini zorlayarak bu durumdan çıkması hem zordur hem de nadirdir. İlk hareketi başlatacak bir olay göze çarpar bu yüzden. Bu dönemden önce zaten baskılanmış sezgiler, ilk açıldıklarında kişinin kararlılığının ve umudunun etkisiyle, bakış açılarına ait bir şeyler keşfetmeye başlamaktadırlar (Bunun sebebi de zaten bahsettiğimiz kendi sezgimizle bağlantımızın sağlanmasının ilk aşaması olmasıdır). Keşifler; sürekli girmek istediği bir alan olabilir, bir kitap olabilir, bir plan ya da başka bir şey olabilir. Bu keşifler, daha sonra yapılan kalıcı değişimlere temel olacaktır.

Ancak sezgi kullanmaya başlandığında sorunlar otomatik olarak çözülmemektedir, daha kalıcı bir çözüme ihtiyaç vardır. Bu aşamada düşe kalka bir şeyler yapmaya çalışılırken kişiyi yeni bir sınav bekler. Bu da bizi diğer aşamaya götürmektedir.

b. İlerleyiş Aşaması

Sezgi tıkanmasında yaşadığımız sorunlar asit yağmuruysa bu aşamada yaşadığımız sorunlar meteor yağmurudur. Bu aşamada artık her şey patlak vermeye başlar ve karşımıza büyük -kişinin öznel yorumuna göre büyük- sorunlar çıkar. Enneagram Tip 1’in karşısına öfkesini yansıtmamasıyla ilgili problemler çıkarken Tip 8’in karşısına, tam tersine, öfkesini yansıtmasıyla ilgili problemler çıkmaktadır (Ya da bu problemleri büyütürler). Bu aşamada her insanın kendine has problemleri olsa da bu problemler her zaman kişinin Enneagram tipinin sınırları dahilinde olmaktadır.

Bu sorunlar çok uğraştırsa da bir şekilde çözmemiz gerekmektedir. Hem hayatımızdaki sorunu hem Enneagram problemimizi çözmemiz gereken bu dönemin amacı, bize sezgi kullanımını tam olarak öğretebilmektir. Bu süreçte sezgi zorla da olsa kullanıldıkça Enneagram sorunları dengelenmeye/azalmaya başlamaktadır. Sonunda da sezgi kullanılmaya başlandığı için diğer aşamaya geçeriz.

c. Bitiş Aşaması

Bitiş aşaması aslında büyük bir “Ben bunlardan ne ders çıkarmalıyım?” aşamasıdır. Bu süreçte sezgi yerine oturduğu için kişi, zihni bulanık olmadan hayatıyla ilgili planlar yapar, kendisinde değiştirmek istediği özelliklerini değiştirip büyük adımlar atmaya hazır olur. Bu büyük adımlar maddi olarak büyük adımlar olmak zorunda değildir. Arayış aşamasında temelleri atılan, kendimizle kurduğumuz bağlantıda temelleri atılan her şey, bu aşamada artık daha ciddi ve daha kalıcı planlarla oluşturulmaya başlanmaktadır.

3. Akış Dönemi

Bu dönemde artık sezgiyle bağlantımız sağlam bir şekilde kurulmuş olmaktadır. Yapmak istediğimiz şeyler, ulaşmak istediğimiz yerler belirlenmiştir. Planlar tam olarak oturmuş durumdadır. Artık bunları yapmaya ve istediklerimiz için ilerlemeye başlayabiliriz. Bu dönemde sezgi bağlantısı güçlü olduğu ve çoktan kalıcı kararlar alındığı için hayat sakin ve huzurlu ilerlemektedir. Burada bahsettiğimiz sakinlik tembellik değildir, aksine sıkı bir çalışma vardır.

MBTI-Enneagram bağlantısının, “korelasyon”ların ve döngülerin açıklaması kısa haliyle bu kadardı. Ancak tipoloji, özellikle MBTI ve Enneagram, örneksiz anlatımlarla bırakıldığında çok soyut kalmaktadır. Bu da somut bilgilere odaklı insanların büyük bir kısmında yanlış anlaşılmalara sebep olmaktadır. Aslında tipoloji topluluklarındaki en büyük sorun budur. Çoğu insan -belki de eğitim sistemimizin tahribatıdır bu- yazılan soyut açıklamaları ezberlemekten ileriye gidememektedir. Ne bir gözlem ne de bir örnek bulunmaktadır. Bu sebepten ötürü -sistemin daha iyi anlaşılması için- oluşturduğumuz deney grubundan bazı örnekleri aşama aşama yazdık. Sensorlerde ya da spesifik bir Enneagramda nasıl işlediğini görmek isteyenler için aşağıda bazı tiplerden deney raporu yer almaktadır.

Raporlar

Deney Kişisi #1

MBTI: INFJ

Enneagram: 8

Sezgi Tıkanması: Bu dönemi “Zaman, durmuş gibi hissettiriyor.” şeklinde tanımlamakta ve sürekli uğraştığı aktivitelerin dizi izlemek gibi beynini zorlamayacak aktiviteler olduğunu belirtmektedir. Fiziksel olarak aşırı yorgun. Genel olarak memnuniyetsiz olduğunu belirtmekte ve her şeyi eleştirme eğiliminde. Bu dönemde, Ni’den çok Ti’ye odaklı bir yaklaşımda bulunuyor. Ni fonksiyonu varlığını korumakta olsa dahi, bu dönemde, aktif olarak Ni kullanacağı zamanlarda beynini uyuşturmak istiyor. Mesela, hayatı düşünmeye başladığında bu düşünceyi engelleyip gidip dizi izliyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Okulun başlamasıyla fiziksel açıdan açıldığı için modu biraz daha iyi hissettiğini belirtmekte. Bu onu, çevresine bakıp kendi hayatını düşünmeye itiyor. “Benim hayatım ne, nereye gidiyor?” sorularıyla Ni kullanımını yüzeye itmeye başlıyor. Doğal olarak bu verileri toplayan Ni, günün sonunda bir karara varıyor ve bu karar üzerinden plan yapmaya başlıyor. Bu dönemde ayrıca okuduğu kitap da Ni’sini aşırı etkiliyor ve kitabı benimsiyor. Henüz gerçek dünyadaki engeller tam olarak çözülmemiş olsa da kendi sezgisiyle arasındaki bağlantı biraz olsun kurulmuş durumda.

İlerleyiş Aşaması: Bu dönemde aldığı kararların kontrolünün kendisinde olmasını istediğinden bahsediyor ama kararları, ailesi ve akrabası tarafından kabul görmemekte. Ne yapmak için uğraşırsa uğraşsın sürekli birileri bu planlarını yıkıp kendi planlarını dayatmaya çalışıyor. Bu dönemde otoriteye karşı kendi bağımsızlığı üzerinden sorunlar yaşıyor. Kendi bağımsızlığını kazanmak için sürekli aşırı bir agresyon ile kavgalara girişiyor. Bu agresiflik işe yaramayınca dürtüsel öfke patlamalarını kenara koyması gerektiğini fark ederek kararlarına karşı çıkan insanları anlamaya çalışıyor. “Anlayayım ki ikna edebileyim.” şeklinde kendini ifade ediyor. Bu kısımlarda daha önce kaybettiği sezgi bağlantısı kurulmaya başlıyor. Çevresindeki insanların ne durumda, nasıl, hangi şekillerde karşı çıktıklarını düşünüyor ve bunun örüntüsünü anlamaya başlıyor. Ayrıca bu örüntüyü anlamaya çalışırken tipolojiyi kullanıyor ve davranışlarını da hem bu örüntüye hem de bu kişilerin tipolojilerine göre düzenleyip kararlarındaki kontrolü eline almaya başlıyor.

Bitiş Aşaması: Çevresindeki insanları rahat rahat manipüle edebildiği için kendi istekleri doğrultusunda, kullanmayı hatırladığı sezgi bağlantısı ile planlar yapmaya başlıyor. Sezgi bağlantısı düzgün kurulduğu ve hayatının gücünü eline aldığı için bu planları hem derinlemesine hem de rahat bir şekilde yapabiliyor. Burada sezgi bağlantısının kurulması; ona kendisini, hedeflerini, olmak istediği yeri vb. düşündürtüyor. Artık düzgün bir şekilde Ni kullanabildiği için kesin ve yapılı kararlara varabiliyor. Verdiği kararlar kendisiyle derinden ilişkili ve bağımsızlığı kazanıldığı için kalıcı oluyor.

Akış Aşaması: Bu dönemde artık bütün planlar ve istekler oturmuş şekilde. Plana uygun bir şekilde istediği şey için rahat rahat ilerleyebiliyor. Özetle bu dönem mutlu ve sağlıklı geçiyor. Bir güç elde etmek için sürekli kavga etmeye ya da stratejik planlar kurmaya ihtiyaç duymuyor.

Deney Kişisi #2

MBTI: ENTP

Enneagram: 4

Sezgi Tıkanması: Kişi, bu dönemde dünyada iz bırakmak istediğinin farkında olduğunu ama buna asla gücünün olamayacağını düşündüğünü belirtmekte. Kabullenmek istemese de bu durumu kabulleniyor. “Zaten yapamayacağım.” diye hayallerini ve seçeneklerini tamamen sınırlıyor. Ne kullanımını kendisi sınırlıyor ve durumu “Yapsam da bir şey olmayacak, neden seçenekleri düşüneyim?” şeklinde ifade ediyor. Bu sebeplerden ötürü kendine bir değer atfedemediğini belirtiyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Hayatına birisinin girmesiyle kabullenildiğini ve dünyanın bir parçası olduğunu düşünüyor. Değersizlik hissi yavaş yavaş yeni seçenekler görmeye başlamasıyla azalıyor. Ne kullanarak seçenekleri değerlendirmeye başlamasıyla kariyerinde bir yere sıkışmadığının farkına varıyor. Gelecekte ne yapacaklarını, nasıl bir yerde olacağını sorguluyor. Genel olarak kararsız ama yapmak istediği çok fazla şey olduğunun farkında ve yapmak istediği her şeyi araştırıyor ve hepsi üzerine düşünecek vakit ayırıyor. Planları takip edemese bile bir şeyler denemeye başlıyor.

İlerleyiş Aşaması: Toplum dolasılıyla tek bir şeye odaklanması gerektiği ve “ana bir olayının” olması gerektiği inancına kapılıyor bu dönemde. İlgisini her şeye eşit derecede dağıttığı için tek bir şeye bağlı kalamadığını düşünüyor ve kendisini tek bir şeye odaklamaya çalışıyor. Ne kullanımı tek bir şeye sıkışmaya çalıştığı için çöküşe giriyor. Stres sorunları yaşıyor ve genel olarak durumunu kabullenemiyor çünkü gelecekte istemediği bir mesleği yapacağını düşünüyor. Özel bir konumda olmak istemesine rağmen bu seçenekleri değerlendiremediği için olamayacağını düşünüyor. Bir şeylere başlaması gerektiğini düşünüyor ama toplum, yapmak istediği şeyi yapamayacağını düşündürttüğü için geri çekiliyor çünkü gerçekten yapamazsa değersiz ve beceriksiz hissedecek. “Diğer herkesin hedefi aynı ve ben oraya ait değilim, geriye dönersem hayal kırıklığına uğrayacak insanlar var.” düşüncesi kendisine engel olsa da yaşadığı bu sorunlar, sezgiyle bağlantısını kurmaya ittiği için ve bu sorunlardan da yalnızca sezgisini kullanarak çıkabileceği için yavaş yavaş ilgi alanlarını düşünmeye ve seçeneklerinin az olmadığının farkına varmaya başlıyor. O zamana kadar başarılı olduğu şeyleri ve aslında isteklerinde de başarılı olabileceğini düşünüyor. Bir yere ait olmak zorunda olmadığına karar veriyor. Toplum baskısıyla kabullendirilmek istenilen düşünceyi itip “Bana ne, ben böyle olacağım.” diyerek kendini ifade ediyor.

Bitiş Aşaması: Bu dönemde çevresi bu kararında ona destek çıkıyor ve bir şeyler yapmaya başlıyor. Dışsal motivasyonla daha iyi ilerlediği için bu destekler kendisini çok güzel etkiliyor. Yapmak istediği şeyleri yapmaya başlıyor, yetiştiremeyeceği şeylerin olduğunun farkında ama bu konuda hiçbir kaygısı yok.

Akış Dönemi: Önceden “Zaten kimse anlamıyor beni, zaten yapamayacağım.” diye düşünüp işi bırakırken artık aklına bir şey geldiğinde yapmaya çalışıyor. Özellikle insanlarla ortak bir şeyler yapmak ilgisini çekiyor. Örüntüye sıkışmadığı için de hayatından bayağı memnun ve kendisini ifade etme konusunda da özgüvenli, hevesli.

Deney Kişisi #3

MBTI: ISTJ

Enneagram: 1

Sezgi Tıkanması: ISTJ olduğu için Ne-Si üzerinden ilerleyeceğiz. Bu dönemde hayatı aşırı düzenli gidiyor. Çevresinin onun ilerleyişini ve akademik başarısını örnek aldığını belirtmekte. Kendisini ve arkadaşlarını geliştirmeye çalışıyor, toksik insanlardan uzak duruyor. Bu dönemde aşırı sakin bir hayatı var. Kurduğu düzene o kadar bağlı ki başka bir alternatif görmüyor, zorunda olmadığı sürece düzenden çıkmıyor. Tamamen Si odaklı ve Ne olabildiğince kapatılarak engellenmeye çalışılıyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Bu dönemde sorunların çıkmasıyla birlikte kişinin düzeni bozulmaya başlıyor. Düzeninin bozulmasıyla düzeni tekrar kurmak için Ne kullanması gerekiyor fakat bu dönemi aşırı sinirli geçiriyor. Bu öfke arkadaşlarına ve akademik hayatına yansıyor, öfkesini yansıtmamak ve çevresini korumak için insanlardan uzaklaşmaya başlıyor. Kendi düzenini korumak için acayip derecede uğraşıyor ama bu sorunları çözmüyor. Çünkü sezgi fonksiyonunun kullanılmamasının neden olduğu bir sorunu yine sezgi fonksiyonundan kaçarak çözmeye çalışıyor. Bu dönemde arkadaşları yardım etmek istese de sinirinin arkadaşlarını da etkileyeceğini düşünerek arkadaşlarının yardımını kabul etmiyor. Yine de arkadaşları kendisinin her zaman doğru kararı vereceğini ve adil davranacağını düşünüyor. Kendisi genel olarak düzeni sürdürebilse de arkadaşları pek düzenli değil, arkadaşlarının yardıma ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve onlara yardım etmeye karar veriyor. Bu süreç de yavaş yavaş sezgisini kullanmaya zorluyor onu. Sezgisini kullandıkça buradaki gibi önemli kararlar almaya başlıyor.

İlerleyiş Aşaması: Bu aşamada köklü bir değişime mecbur bırakılıyor. Hakkının yendiğini düşünüyor. Geceleri oturup “Neden kendi hakkımı arayıp kendimi mutlu etmeyeyim?” diye düşündüğünü belirtmekte. Bu aşamada ayrıca düzeninden de eser kalmamış ama düzenin kırıntılarına tutunmaya çalışıyor. Artık Si biraz daha geri planda kalıp Ne ön plana çıktığında da konfor alanını terk ederek kendi hakkını aramaya başlıyor. Bu süreçte çeşitli insanlar ve durumlar tarafından çokça baskılanıyor. Sıklıkla insanlara yansıtmamaya çalıştığı öfkesini artık yansıtması gerektiğini düşünüyor ve artık kendisine yapılmış haksızlıklara bağırıyor. O zamana kadar içinde tuttuğu şeyleri söylüyor, hakkını arıyor ve onlara kızıyor. Sezgiyi tam olarak kullanması ise kendisinin ve çevresinin hakkını aramak için kanıtlar aramasıyla başlıyor. Çünkü düzeni bir kenarıya bırakıp daha yaratıcı yollar keşfetmesi gerekiyor. Bu sayede düzenini araştırıyor ve gerekli kanıtları elde ediyor.

Bitiş Aşaması: Bu aşamada artık çoğu konu çözülüyor. Bu zamanlarda sinirini tutmama ve insanların hakkını arama kararı alıyor. Normalde hakkını arayamayan arkadaşları bu kişi sayesinde kendi haklarını arayabiliyorlar. Kırıntıları kalan düzenini tamamen kendisi yok edip sıfırdan yeni bir düzen kurmaya başlıyor. Yine aynı şekilde büyük kararlar alıyor ve “Bir kere yaşadıysam bir kere daha yaşayabilirim.” düşüncesiyle yer yer Ne fonksiyonuna alanlar tanıyan daha sağlam bir düzen inşa ediyor.

Akış Dönemi: Kişi bitiş aşamasının henüz sonlarında olduğu için bu aşamaya ulaşamamış lakin kişinin Akış Dönemi başlamak üzere.

Deney Kişisi #4

MBTI: ENFP

Enneagram: 9

Sezgi Tıkanması: Kişinin sezgi kullanımı normal şartlarda çok güzel olsa da bu dönemde dış etkilerden dolayı sezgisinin kısıtlandığını belirtmekte. Yaptığı planlar bozuluyor, hayalleri yıkılıyor. Çalıştığı her şeyde de başarısız olunca artık “Zaten olmayacak neden düşüneyim, neden hayal kurayım?” şeklinde düşündüğünden bahsediyor. Ne kullanacağı zamanlarda kendisini bastırıyor ve Ne yükleyeceği hayaller kurmayı bırakıyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Bu dönemde arkadaşının, başka insanlara karşı kişiyi ciddi şekilde kötüleyeceği bir duruma giriyor. “Ne olacak, bir şey olmaz.” şeklinde düşünürken arkadaşları “Hayır, böyle düşünmemelisin.” diye onu uyarıyor. Bu dönemde ayrıca çevredeki fiziksel uyaranlara çok duyarlı bir hale geldiğinden bahsediyor. “Bir çöpün yanından geçtiğimde çöpün kokusu iki gün aklımda kalıyor, aynı şekilde seslere ve gördüğüm şeylere de çok duyarlı bir hale gelmiştim.” şeklinde durumu izah etmekte. Bu dönem Si Grip gibi görünse de bunların kalıcı sonuçları yok, daha çok Ne’nin çok fazla bastırılmasından kaynaklanıyor. (Okuyuculardan da bazılarının aslında gripte olduğunu düşündüğünde bunu hatırlamasında fayda var.). Daha sonrasında yeni ilgi alanları keşfetmeye başlıyor kişi ve Ne’sini çok güzel bir şekilde kullanabileceği bir ortama giriyor. Girdiği ortama bir şeyler katmaya çalışıyor, daha faydalı neler ekleyebiliriz, diye düşünüyor. Bu aşamada daha sonrasında kalıcı olacak spiritüel şeyler öğrenmeye ve yazılım öğrenmeye başlıyor.

İlerleyiş Aşaması: Bu aşamada ev içinde büyük sıkıntılar yaşıyor ve farklı bir ortama geçmek zorunda kalıyor. Bu esnada yine sıkıntılar çıkıyor. Ailesini toplamaya ve onlara moral vermeye çalışması gerekiyor. Aynı zamanda hayatını da toplamaya çalışıyor. Aktif olarak bir şeylerle uğraşmaya çalışıyor, kulüplere katılıyor. Hayatını yoluna sokabilmek ve tekrar huzura erişebilmek için çaba göstermesi gerekiyor.

Bitiş Aşaması: Bu aşamada sorunlar yavaş yavaş çözülmeye başlıyor. Enneagram ve MBTI ile tanışıyor. Yakın arkadaşlar ediniyor ve onların sorunlarını çöze çöze Enneagram öğreniyor. Hayaller kuruyor ve planlar yapıyor. Burda Ne’si artık açılmış ve arayış döneminde başladığı şeyleri derinlemesine ilerletecekken ufak bir, ilerleyiş aşamasından tanıdığımız, sorun giriyor işin içine. Dedesi hastalanıyor ve planları sekteye uğruyor. Daha sonra bu sorunlar biraz da okula gitmesiyle çözülüyor. Bu sorun da atlatıldıktan sonra artık Ne’sini rahat rahat kullanabilir hale geliyor. Planlamalar yapıyor, akademik konularda ilerliyor. FRP oynamaya ve spiritüel şeylerle ilgilenmeye devam ediyor.

Akış Dönemi: Bu dönemde artık her şey yoluna giriyor. Planlar yapılmış ve çok güzel ilerliyor. Belki de yaşadığı tek sorun “Her şey yolunda, şöyle şöyle olsa daha iyi olabilir ama bu da güzel” gibi düşünceler. MBTI ve Enneagram’a devam ediyor ve çok ilerliyor, kariyerinde çok iyi noktalara geliyor, spiritüel konulara da yine aynı şekilde devam ediyor.

Deney Kişisi #5

MBTI: ESFJ

Enneagram: 2

Sezgi Tıkanması: Bu dönemde sınav sonucu beklediği gibi gelmiyor. Ayrıca bazı istekleri var ama çevresi tarafından bu istekleri baskılanıyor ve seçenekleri düşünmek yerine “Sizin istediğiniz gibi yapalım.” diyor, kararları çevresine bırakıyor. Sezgisini nerdeyse hiç kullanmıyor, sadece belli zamanlarda ihtimaller sunmaya çalışıyor kendisine ama yine de sezgiyle bağlantısı kopmuş durumda. Bu dönemde taşınıyor ve kötü etkileniyor, yalnız kalıyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Bu aşamada arkadaşlarının tavsiyesiyle terapiye başlıyor ve farkındalıklar ediniyor. Bir şeyleri değiştirmeye karar veriyor. Sorunlarının olduğunun farkında ama tek başına halledemeyeceğini düşünüyor. Ayrıca şu anki nişanlısıyla da bu aşamada ciddi planlar yapıyorlar. Düşe kalka da olsa ilerlemeye çalışıyor.

İlerleyiş Aşaması: Bu aşamada sevgilisiyle nişanlanmaya karar veriyor ve aileyle, akrabalarla bazı fikir ayrılıklarına düşüyorlar. Ailesi ve sevgilisinin ailesi arasında dengeyi kurmaya çalışıyor. Sürekli kendi istekleriyle başkalarının istekleri arasında kalıyor, hep başkalarının isteklerini seçiyor ama bunu çözmek istiyor. Bu durumdayken yavaş yavaş kendisini savunmaya karar veriyor ve kendisini savunmaya başladığında çok tepki alıyor. Ne zaman denese yine aynı tepkiyle karşılaşıyor. Buna rağmen kendi isteklerini yapmak için yollar düşünmeye başlıyor ve yavaş yavaş onları bulmaya başlıyor.

Bitiş Aşaması: Bu aşamanın başlangıcı nişan gününe denk geliyor. Kendisiyle ilgili sorunları yavaş yavaş çözmeye başlıyor ve “Benim kendi isteklerim var.” diyebiliyor artık, bunun üzerinden planlar yapıyor. “Ben evleneceğim, bir hayatım olacak, benim karar verebilen birisi olmam ve bu özelliklerimi geliştirmem gerekiyor.” şeklinde kendisini açıklıyor.

Akış Dönemi: Bu dönemde kendi istediği şeyi rahat rahat yapıyor. Kendisini sınırlandırmadan, gerilmeden kendisi için bir şeyler yapabiliyor. Bireysel zamanlardan keyif alıyor. Ayrıca akademik hayatı da çok güzel ve dengede ilerliyor.

Denek Kişisi #6

MBTI: INTP

Enneagram: 5

Sezgi Tıkanması: Bu dönemde kişi kendisini çok umutsuz ve pişman hissediyor. Bir daha elindeki şeyleri bulamayacağını düşünüyor ve kalan hayatında ne yapması gerektiğini bilmiyor. Kendisini donmuş hissediyor. Sürekli olarak kendisine söylenen şeyleri düşünüp kıyaslama yapıyor. Daha önceden olacağını tahmin etmiş olmasına rağmen olmayacak diye rafa kaldırdığı fakat yaşanan senaryoları tekrar gözden geçirip duruyor, ancak vardığı sonuçlar hep aynı. Büyük bir hayal kırıklığına uğruyor ve insanlarla bir daha düzgün iletişim kurabileceğine inanmıyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Bu dönemde kişi, sınav senesinin başında olmasıyla kendini toparlıyor. Gireceği yeni ortamı düşünerek motive olmaya çalışıyor. Aynı zamanda sınıf arkadaşıyla sürekli bir şekilde hayaller kuruyorlar. Sürekli hayal ettiği yaşama dair videolar tüketiyor ve bunun ışığında ders çalışmaya başlıyor ancak pek düzenli gitmiyor ve çok yalpalıyor. Kaybettiği insanları kendi içinde özel bir konuma getiriyor ve onların anısını sürekli içinde yaşatıyor. Bunun verdiği melankoliyle beraber diğer insanların birbirleriyle olan samimiyeti içine oturuyor. Yine de kurduğu hayaller, çok yalpalasa da, onu tatmin ediyor.

İlerleyiş Aşaması: Bu dönemde kişi, artık hiçbir insanla derinleşme potansiyeli olan bağlar kurmak istemiyor çünkü ne kurabileceğine inanıyor ne de insanların sadık kalacağına inanıyor. Önceden dahil olduğu çevrenin entelektüelliğinde bir çevre edinemeyeceğini ve kendisinin anlaşılamayacağını düşünerek kendisini insanlardan çok ayırıyor ve sadece yüzeysel ilişkiler kurmaya odaklanıyor. Bu noktada önceki entelektüel çevresinin bir kaza sonucu ortadan kalktığına inanıyor ve kendi öngörülerini dinlemediği için salak hissediyor. Başka insanların da entelektüel kabiliyetlerinin olduğuna dair inancı tükeniyor ve olsa dahi hiçbir zaman kendisinin aralarına giremeyeceğini ve yeterince bilgi birikimine sahip olamayacağını düşünüyor. Bu sebeple eski çevresini geri istiyor. Ancak, eski çevresine dahil olmayan ve yine eskiden arkadaşı olan bir kızın ulaşmasıyla işler değişiyor. Kızın ulaşmasının eski çevresiyle bağlantılı olduğunu tahmin ediyor ancak bu sefer tahminini ciddiye alarak iletişime devam ediyor. Nitekim haklı da çıkıyor. Konuşmada duyduğu cümleler ve olayı doğru tahmin etmesinden güç alarak eski çevresini aklından tamamen siliyor ve yeni bir başlangıç yapmaya karar veriyor.

Bitiş Aşaması: Bu dönemde verdiği kararın arkasını getiriyor. Artık insan etkileşimine daha açık bir hale geliyor ve öngörülerini dinlemeye başlıyor. Kendini entelektüel olarak geliştirmekten çekinmiyor ve bir şeyleri başarabileceğine inanıyor. Eski çevresini tamamen zihninden siliyor ve o sırada sahip olduğu arkadaşlarıyla daha kaliteli zamanlar geçirmeye odaklanıyor. Girdiği sınavdan tatmin edici bir sonuç alıyor ve orada yeni insanlarla tanışıyor. O insanlarla güzel dinamikler oluşturuyor. Birinden hoşlanmaya başlıyor. Yeni kurduğu çevresinde sıkıntılar çıksa bile bunları açık sözlülükle aşıyor.

Akış Dönemi: Bu dönemde MBTI ile tanışıyor ve üzerine okumalar yaparak arkadaşlarıyla beraber öğrenmeye çalışıyor. Bir kulüp kuruyor ve kurduğu kulüp, okulun en iyi kulüplerinden biri haline geliyor. Sürekli olarak entelektüel ortamlara ve toplantılara dahil oluyor. Planlar yapıyor, daha düzenli bir şekilde ders çalışıyor. Bu noktadan itibaren hayatı bir süre boyunca inişiyle çıkışıyla gayet güzel ilerliyor.

Denek Kişisi #7

MBTI: INTJ

Enneagram: 6

Sezgi Tıkanması: Bu dönemde sınava hazırlandığı için odağı tamamen sınavda. Sıralamalarda sonlarda, bu yüzden yükselmek istiyor ve yükseliyor da. Kendisi için anlamlı olan şeyleri düşünmüyor ya da ne yapmak istediği hakkında kararlar vermiyor. Onun yerine sadece çalışıyor. Bir yandan hayatı da çok düzgün ilerliyor, arkadaşlarıyla arası çok iyi, ailesiyle arası çok iyi ama sezgisel hiçbir şey ile ilgilenmiyor. Bu yüzden sorunlar yaşıyor ama bu sorunların üstüne düşünmüyor. Onun yerine sadece çalışmaya devam ediyor ve sorunları bastırıyor.

Açılma Dönemi:

Arayış Aşaması: Bu aşamada kişi ailesinden birisini kaybediyor ve bunun da etkisiyle ölümü ve bu tarz konuları düşünmeye başlıyor. Bu süreçte ayrıca MBTI ve Enneagram ile tanışıyor. Psikoloji öğrenmeye başlıyor ve astroloji gibi şeylere merak sarıyor. Bu dönemde dersleri biraz kötüleşse de sevdiği şeyleri keşfettiği için hayatı daha mutlu ve daha sorunsuz ilerliyor. Yine de ders ve sevdiği şeylerin dengesini kuramıyor.

İlerleyiş Aşaması: Bu aşamada dersler ve diğer sorunlar arasında git gel yaşarken bir anda ölebileceğini fark ediyor. Bu onu o kadar çok korkutuyor ki sürekli “Ya şu an ölürsem?” gibi şeyler düşünmeye başlıyor. Etraftaki tehlikelere karşı aşırı duyarlı hale geliyor. Boğulabilir diye yemek yemiyor, sokakta başına bir şey gelir diye dışarı çıkmak istemiyor, su içtiği bardağı bile onu öldürebilecek bir alet olarak görüyor. Dizi izlerken de benzer sebeplerden ağır diziler izleyemiyor ve geceleri uyumaya korkuyor. Daha sonrasında Tolstoy ile tanışıyor ve Tolstoy okumaya başlıyor. Tolstoy’un yazılarının çok fazla sezgisel olması ona iyi geliyor ve yavaş yavaş da olsa yemek yiyebilmeye ve uyuyabilmeye başlıyor. Bu aşamada sezgiyi kullanmaya Tolstoy sayesinde başlıyor ve bu aşamayı bitiren şey ise “Ivan Ilyiç'in Ölümü” isimli kitap oluyor.

Bitiş Aşaması: Bu aşamada kişi sezgiyle bağlarını düzeltiyor ve dünyayı daha farklı algılamaya başlıyor. "Madem öleceğim, ölürken pişman olmayacağım bir hayat yaşamak istiyorum." şeklinde karar veriyor. Her şeyin daha iyiye gideceğinin farkında olarak planlar yapıyor.

Akış Dönemi: Bu dönemde artık her sorun çözülmüş duruma geliyor. Dersleriyle ve ilgi alanlarıyla dengeli bir şekilde uğraşabiliyor. MBTI ve Enneagram ile daha derinlemesine ilgilenmeye başlıyor. Psikolojik kitaplar okumaya başlıyor. Bu dönem uzun bir süre böyle devam ediyor.

Sonuç ve Kaynakça

Bu kişilere baktığımızda hepsinin belli dönemlerde sezgiyle bağlantısının koptuğunu ve direkt olarak kendi Enneagram’larıyla ilgili sorunları yaşadıklarını, bu sorunları da sezgi fonksiyonlarını kullanarak çözdüklerini görebiliyoruz. Elbette ki yazılan hikayeler derinleşebilir, değişebilir ya da daha detaylı MBTI ve Enneagram tanımları yapılabilir lakin yazının konusu bu değildi. Yazının konusu bu iki tipolojiye de az çok hakim kişilerin bunu nasıl kullanışlı hale getirebilecekleri üzerineydi ve aslında hayatımızda olan olayları da nasıl tipolojiyle çözümleyebileceğimizi görmüş olduk. Aynı zamanda da yazı bunun üstüne olmasa da “Her tip her enneagram ile olur mu?” sorusuna da biraz olsun açıklık getirdiğimizi düşünüyoruz. Çünkü tipoloji “bu budur”, “bu bu değildir”, “şunla şu şöyle olamaz” konusu değildir, direkt hayatın içindendir. Tipolojiyi sorunları çözmek için bu şekilde kullanmak varken sadece rahatsız etmek veya etiketlemek için kullanan insanlara da umarım ilham olmuşuzdur. Okuduğunuz için teşekkürler.

Kaynakça Jung, C. J. (2022). Bilinç ve Bilinçdışı. Pinhan Yayıncılık. Jung, C. J. (2019). Psikolojide Tipler. Pinhan Yayıncılık. Palmer, H. (2014). Ruhun Aynası Enneagram’a Yansıyan İnsan Manzaraları. Kaknüs Yayınları. Naranjo, C. , Character and Neurosis, Gateways Books & Tapes