Kaldırımlar Yasaklanmalı mı?
“Sen kimsin?” “Ben...” “Evet?” Sen, teknolojik gelişimleri ruhsal gelişimlerin üstünde tutan insanlığın çocuğusun. Senin ırkın; kadına seçme ve seçilme hakkını ilk benzinli arabanın bulunmasından 8 yıl sonra verdi, ilk buharlı arabadansa 124 sene sonra. Senin ırkın Sokrates’i öldürdü. Senin ırkın katliamlara izin verdi, daha da kötüsü katliamları kendisi yaptı.
IBM iş bilgisayarlarını piyasaya sürdü, aynı senelerde Yuri Gagarin uzaya çıkan ilk insan oldu, Arpanet’in temelleri atıldı, süpersonik uçaklar ve uzun menzilli yolcu uçakları üretildi. Daha sonraları onlarca farklı alanda kullanılacak ilk lazer icat edildi... Bunlardan 4 yıl sonra ise Medeni Haklar Yasası(1964) kabul edildi. Bunları yapan da yine senin ırkındı.
Ama sen bunların hiçbirinin parçası değildin. Sen onlardan biri değildin. İyi de sen kimdin?
Düşenlerden misin, kalkanlardan mı? İlerleyenlerden misin, yerinde duranlardan mı? Savaşanlardan mısın, kaçanlardan mı? Var olanlardan mısın, yok olacaklardan mı? Sen A mısın, yoksa B mi?
“Bu adrese nasıl gidebilirim?”
Her arayış bir utanç yaratıyor günümüzde, her utanç halsizleştiriyor bizi. Sanki utanması gerekenler bizlermişiz gibi. Geçmişimizde ip atlıyor çocuklar, önümüzse alavere karanlık. Belki sola dönsem karşılaşacağım birileriyle, sağa dönsem mutlak yalnızlık.
Ruhun gelişimi diğer gelişimlerin gerisinde kaldı bu süreçte. Ruh mu yavaştı, onlar mı hızlıydı asla bilemeyiz. Ruha zaten sahibiz diye biraz da hor kullandık. Yine de kim olduğumuzu aramayı asla bırakmadık.
“İlk kez ne zaman anlaşılmış hissettin ki?”
Belki kendini ararken tehlikeli yollar çıktı karşına, bakmak bile istemediğin ara sokaklar. Geçmişten anılar sızdıran rögar kapakları. Atlatman gereken tümsekler... Ve daha niceleri. Hangisinde pes ettin ki?
Hepimiz farklı şeylere inanıyor olabiliriz ama farklılıklara inanmayı yeni öğreniyoruz. Bize yol gösterecek sistemler arıyoruz. Birimiz dini seçiyoruz, birimiz bilimi, başka birimiz başka bir şeyi. Sanki bunlar elimize harita vereceklermiş gibi. Sorun da bu ya zaten, hayatın kullanma kılavuzu yok. Hiçbir sistem sana gitmen gereken yeri söylemiyor, sadece sana güvenli bir alan oluşturuyor. Neye inanırsan inan, neyi kullanırsan kullan hiçbir önemi yok. Sadece sen varsın, gittiğin yol ve yolun üstündeki kaldırımlar.
Neyi seçersek seçelim, hangi sistemi kullanırsak kullanalım sonuç hep aynı olacak. Bir gün bu sınırı aşacağız ve o zaman kaldırımlara değil de yola bakmayı öğreneceğiz. Ama kısa süreliğine de olsa:
“Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.” (Kısakürek, 1928)
Peki sen ENTJ misin ESTP mi? 3 müsün 7 mi? LSI mısın ESI mı?